ŞANSTAN BAŞKA ŞANSIMIZ YOK! / KAYRA ADALI
İlk izlediğimde bundan 15 yıl önce bu filmi izleseydim distopya işte budur diyeceğim ama şu günlerde yaşadığımız gerçekliğin ta kendisine dönüşmüş Lav Diaz’ın Ang Hupa (Kesinti) filmini anlatmaya çalışacağım bu sayıda. Şimdiden koltuklarınıza oturup Şakira kemerlerinizi bağlayın derim.
Lav Diaz sinemasının kodları, yani uzun çekimleri, sabit kameraları ve neredeyse görünmüyormuş izlenimi yaratan durumlardaki diyalogları olan bir filmin dispositifleri. Merak ediyormuş gibi görünen karakterlerin durumlarında donan zamanlar, kalıcı baskı durumunu çizmek için zıt bir siyah/ beyaz ve katarsis olarak gürültülü müziği ve heavy metal müziği…
Lav Diaz’ın bir volkanik patlamanın ardından “Karanlık Katil”in, sonsuz gecelere dönüşen günlerin ortasında, bir diktatörün gücünü pekiştirmek için uygun iklimi bulduğu Filipinler’de yakın bir geleceği anlattığı, karanlık her şeyi örterken toplumun korku etkisiyle yaşadığı uyuşma halini aktarırken gösterdiği incelik öyle şiirsel ki kendinizi bir tiyatro sahnesinde hissedebilirsiniz.
Filipinlerin neredeyse yarım asırlık diktatörlük tarihine diğer filmlerinden de tanıklık ettiğimiz Diaz, Kesinti’de de bu tavrını bozmamış. Yeryüzünde yaşamış bütün diktatörlerin genel özelliklerini birleştirerek bir karakter yaratmış. Nirvano Navarro. İyi ve kötü, otoriterlik ve özgürlük ikileminin grotesk yapısında Ferdinand Marcos’un hayaleti dolaşıyor adeta Navarro’da. Bir söyleşisinde bunlar “deliler ve canavarlar” derken tam da ne söylediğini göstermeye çalışmış bu karakterle.
Filmdeki kahramanlar acımasız kayıpların ardından bir şeyler arayan karakterler. Ana karakterlerden biri olan Haminilda Rios’un sadistçe ve kendini yok etmeye odaklı eylemleri doğal olarak acının ve yasın bir tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Haminilda Rias’ın hafıza üstünden yaratılan karakteri şiddeti mücadelesinin en temel noktası yapar, acı çeken kadın, bir ulusun hatırlama mücadelesinin metaforu haline gelir. Faşizmin temelde taze kan kompleksi başlangıçta karanlığın baskın, körleşmeye ve uyuşmaya neden olan yanından beslenen karakter üstünden yine karanlığın zamanda akan bir alışkanlıkla görmesinde netleşmeye yol açışını uzun sekanslarla verir.
-Merhaba… Biri bana senin pazarda kasaplık yaptığını söyledi.
-Doğrudur. Ne oldu?
-Senden taze kan alabilir miyim? Taze kan lazım bana. Taze kan içmem lazım.
-Sahi mi? Taze kan mı istiyorsun? Taze kan içmek bir ideolojidir. Bir inancı benimsemen gerekir.
Cinsellik unsurunun yoğun biçimde kullanıldığı film birçok psikolojik analiz yapmaya da sebep oluyor elbette. Ancak bu cinsellik unsuru, eşcinselliğiyle birlikte sürüklenen fetişizmini gizli tutan diktatör Navarro’da daha baskın bir şekilde ortaya çıkıyor. Eşcinselliğin diktatörlüğe bağlı bir sapma veya durum olarak ortaya çıktığı düşünülebilir fakat bu yönetmenin dilinde tam da açık biçimde işlenmez. Karanlığın histeriyi güçlendirdiği görüşü kadın karakterler arasındaki güçlü duygusal geçişleri yansıtması açısından vurucu.
Navarro’nun çevresindeki destekleyici gücün kadınlar üstünde yoğunlaşması da büyük olasılıkla bu histeriye bağlanmak istenmiş faşizmin alçaltıcı tutumu tam da burada kendini gözümüze sokar haldeyken…
Dikta yönetimi , karanlık bir çağda, nedeni karanlık katile ve güneş ışığından mahrumiyete bağlansa da çocukluğundan bu yana görme yetisi zayıf olan gittikçe de kaybedeceği söylenen isyancı Hook bütün dikta yönetimlerinde toplumun özgürlüğüne yöneltilen her tehdidin karşısında alacağı tutumun öznesidir. Kör bir nişancı özgürlüğünden başka neyi kutsayabilir ki gittikçe daha da battığı karanlıktan aydınlığa çıkabilme macerası yine kendi yasına tutunan biri için…
Dikta yönetimlerini bütün detaylarıyla işleyen yönetmen Ang Hupa’da, sürekli yas tutan karakterlerinde bir metafor gibi yoğunlaşan ve bu sessizliğin tüm sembolik (paranoya, fetişizm, şizofreni, dışarıdaki sesleri duymak istemeyen rejimin pencereleri kapaması, Navarro’nun kaktüs koleksiyonu, taze kan içme ideolojisi, sürüklenen ekonomik bunalım karşısında hükümetin duyarsızlığı, inancın kullanım şekli vb.) ağırlığını içerecek olan tarihsel hafızanın yeniden kazanılması hakkında bir hikâye. Diktatörlükleri ve uyuşuk toplumları karikatürize etme tarzıyla ama aynı zamanda yeni nesiller tarafından kaybedilen zamanı geri alma fırsatı için bir çıkış yolu sunduğundan (ve sonu bize kısmen bizi hatırlatıyor) tamamen politik bir filmdir. Sineklerin Efendisi gibi filmlerin çocuksu isyanları veya klasik İmparator Domates Ketçabı’ nın ince bir tepkisi gibi…
İyi Seyirler…