DIŞLANAN, YOK SAYILAN BİR FİLOZOF: BARUCH SPİNOZA / BARAN ARSLAN
Amsterdam doğumlu Spinoza yaşadığı döneminde anlaşılmayan, yanlış anlaşılan hem kendi Yahudi cemaati tarafından lanetlenerek kovulan hem de kilise tarafından ölümünden sonra yayımlanan kitapları yasaklanan bir filozoftur. Gittiği her yerde düşüncelerinden dolayı yargılanmış, dışlanmıştır. Hayatını mercek camları yontarak kazanmış, yaptığı iş akciğerine zarar vermiş, genç yaşta vefat etmiştir. Spinoza beni her zaman etkilemiş, belleğimde derin izler bırakmıştır. Ben, onu karanlık bir gökyüzü altında yükselen bir kulede mercek yontarken hayal ederim. O, düşüncelerinden vazgeçmeyen, içi sevgi dolu, bilge bir hayat sürmüş, naif bir filozoftu. Belki de başyapıtı olan kitabının adı bu yüzden Ethica’ydı. Yani gümümüzde kaybolmaya yüz tuttuğu için mumla aradığımız bir kavram olarak düşünebileceğimiz ahlak.
Spinoza tipik bir rasyonalist filozof değildi. Descartes felsefesinin rasyonalist yanını benimsemiş ve en çok onun düşüncelerini incelemiştir. Descartes’in düalist felsefesinin ölçütü açıklıktır, uygunluktur. Bunu sağlayan yöntem dedüktif matematiksel yöntemdir. Felsefe, matematiksel yöntemle açık seçiklik kazanır. Spinoza bu matematiksel yöntemi Öklid geometrisi olarak düşünmüştür.
Spinoza’nın monist (tekçi) felsefesi ussaldır. Aklımızda kuşku taşımayan öncüllerimiz vardır. Çeşitli aksiyom, tanım, postulatlarla bir sisteme ulaşırız. Başyapıtı sayılan Ethica’nın özü de dedüktif geometri yönteminin aksiyom, tanım, postülatlar ile felsefi görüşlerine uyarlanmasıdır. Ve bu kitap tanrı, insan ve doğanın en genel varoluşunu anlatmaktadır. Sağlam bilgi tümdengelim yoluyla elde edilir. Daha sonra ortaya konan önermelerin öncekilere dayanarak gerçekleştirilmesi sağlanır. Bu da doğruluğun tutarlılığına hizmet eder. Doğru, doğruluğunu kesin olarak ortaya koyar. Biz bir şeyin doğru olduğunu biliriz, bilmemezlik edemeyiz. Bu geometrik yöntem görüşlerinin dış görünüşü olarak değil kendi iç yapısı bakımından da uygulamıştır. Varlıkların birinin ötekinden türemesi bilginin diğerinden türemesi gibi dedüktif geometrik zorunlulukla bir tek tümel kapsayıcı ana varlıktan ya da en yüksek kavramdan geometrik zorunlulukla türerler. Özgürlüğe yer tanımayan bu determinist(belirlenimci) yöntemde metafizik (fizik ötesi), epistemoloji (bilgi felsefesi) ve ontoloji ( varlık felsefesi) iç içe geçmiştir.
Evrende bir tek, asıl, biricik bir töz vardır. Bu da tanrıdır. Evrendeki her şey ontolojik kaynak olarak tanrıdan çıkar. Zorunluluk içindedir bu. Tanrı nedir? Kavramdır, tüm kavramlarda ondan türer. Descartes gibi tanrıyı cogito’dan (düşünce) yola çıkarak açıklamaz. Bedenin yani maddenin farkındadır. O felsefeye direk tanrıdan girerek başlar. Tanrı o kadar açık seçiktir ki onun bilgisini görmezden gelemeyiz. Tanrı Spinoza’da öncüldür. Bu anlamıyla Aristo’nun nedenlerin ilk nedenine de benzetebiliriz. Tanrı, bilgi sisteminin çıkış noktasıdır ve ulaşılacak nihai nokta da tanrıdır. Evrenin yapısı buradan nasıl çıkar? Descartes’in töz kavramından etkilenmiştir. Descartes’ın madde ve zihinden oluşan ikili töz yapısını tek töze indirerek aşmaya çalışmıştır. Bu töz kendisinde var olan, kendi kendisiyle olan, kendi kendisiyle bilinen kavranan varlıktır. Bu yeterlidir daha da öncül bilgiye gitmeye gerek yoktur, zaten bu bilgiden başka öncül bilgi de yoktur.
Evrendeki tüm varlıklar tanrının özünden geometrik bir zorunlulukla çıkarlar. Bu dünyadaki varlıklar tanrının özünün dışa vurmasıdır. Panteist bir yaklaşımı vardır. Doğa, tanrı, insan bir ve aynı şeydir. Birbiriyle özdeştir. Hem Natura naturans (kendi başına var olan tanrı) hem natura naturatadır (doğrudan tanrı tarafından yaratılmış şeyler). Tanrı öncesiz ve sonrasızdır. Bölünemez ve parçalanamaz, zaman dışıdır. Tanrı Hıristiyanlıkta yaradandır. Spinoza bu yaradılışı kabul etmez. Tanrı ve doğa bir ve aynı şeydir. Tanrı varsa onun sonsuz sıfatları vardır. Tanrı sonsuz sıfatlarıyla görünüşe gelir. Biz insanlar tanrının madde ve zihin olan iki sıfatını biliyoruz. Tanrı bu sıfatlarıyla kendini açımlar. Bunlar özseldir ve ana görünümdür. Bu anlamda Tanrı maddedir, maddenin özüyse yer kaplamadır. Zihin tinseldir, tanrı bu ikisiyle kendini açığa vurur. Bu ikisi birbiriyle karışmaz, ayrı yasaları var ancak özünde ikisi birdir. Tanrıda birleşen madde ve zihin kendini moduslarla dışa vurur. Maddenin temel modusu yer kaplama, zihninse düşünmedir. Maddeden hareket çıkar. Madde olmayan bir şeyden hareket çıkmaz.
Spinoza’nın arayışında insanın zihninde ussal bir sevginin öncül olarak var olduğunu, o en yüce bilgiye ulaşmak için çabalamak gerektiğini bilmemiz gerekmektedir. Spinoza’nın dönemine göre aykırı bulunan, aforoza kadar sonuçlar doğuran düşünceleri günümüzde yaşayan bizler için de çok farklı gelebilir. Felsefenin bir güzelliği de belki burada saklıdır. Elinizde yoksa Ethica’yı mutlaka temin edin, onu kendi cümleleriyle okumanın eşsiz büyüsüne kendinizi bırakın.