EKMEK YA DA YAZARLIK /ELİF KILIÇ
Adana’nın ağustos sıcağına klima bile dayanmaz. Üstelik evinizin altında pide ekmek fırını varsa.
Ah o ağustos ayı. Pide fırınının odamda harlandığı ağustos ayı.
Amcamlarla babamın ortaklaşarak açtığı fırında çırak olarak çalışıyordum. Gece kan ter içinde uyandım. Kavrulmuş kestane gibi bedenimle duşun altına girdim.
Soğuk su iyi geldi.
Kahvemi, kalemimi, kâğıdımı alıp masaya geçtim. Hayalim yazarlıktı, şöyle herkesin okuyacağı bir aşk romanı yazmak istiyordum ama babam buna karşıydı. Okuttuk adam olmadın, bir de utanmadan kitap yazmak istiyorsun. Bak memlekette kitap okuyan var mı, boş kâğıda ne yazacaksın. Aptalların işi bu der dururdu.
Belki de babam haklıydı kim kitap yüzü açıp okuyordu bu memlekette?
Kimse.
Boş kâğıda bakıp durdum, ne yazacaktım? Beş yıldır heves ediyordum ama başladığım kâğıda ‘a’ harfini bile yazamıyordum.
Babam; odama geldi, söylenmeye başladı. Hadi kalk ulan geveze herif, hâlâ o masanın başında oturuyorsun. İşin gücün var, sabah millet ekmek isteyecek. Senden adam olmaz.
Arkasına bile bakmadan odamın kapısını sertçe kapattı.
Elimdeki kâğıda baktım. Sinirlendim, kâğıdı parçalara ayırdım, balkondan aşağı attım. Kâğıt fırının tentesine doğru salına salına parlayarak düştü.
Masadan kalktım, fırına gittim. O gün kafamı yastığa koyduğum ana kadar yazarlık hakkında hiçbir şey düşünmedim.
2 thoughts on “EKMEK YA DA YAZARLIK /ELİF KILIÇ”
Bir sonraki öykünü bekliyoruz elif hız kesmeden devam et belli bir okur kitlesine ulaşacağına inanıyoruz. Üç öykünü de okudum muhteşem bir akış sağlamışsın emeğine sağlık.
teşekkür ederim.😊 öykülerim ilginizi çektiyse ne mutlu bana.