MÜMKÜNLERİ KEDERİ GÜZELLEYEREK DENEMEK / AYFER KARAKAŞ
kavını atıp dirilen yılkılarımı gör, hüsn-i hatlarımı da
düşlerimi bıraktığım o sonsuz düzlüğe bak
doğruyla yanlışın, yönün ve tarafsızlığın çatıldığı o nokta
-da seni bekliyorum.
kalbimin rahmindeki sancı bir barbar doğurmayacak
kal ya da git, fark et… böyle olmamalı
sendeki bu alaz yangın çağırıcı çığırtkan
bütün mumları üfle, karanlık sana sarılışımın gerekçesi
biliyorum, çirkin bilmek bu
ilk günkü güzelliğini yitirmiş gülün farkındayım
tazeliği koru, sakla küçük ve uzak telaşımı
“incelikli”
–olmak ya da olmamak işte bütün mesele, bu!-
sana kırıldım, çıtırtımı duy… keşke!
rağmen, sana direngen sarmaşığım, köklerimi tanı
kenar süsü değilim, dantela değilim, yap boz değilim
kara bir vitrinde sessizliğe razı değilim, yalnızlığı da tanı
kalbime acıttığın bu kördüğüm çözülmedi hala
acıya ve dünyaya çatma gayretindir gördüğüm yüzünde
senden ala senden gayrı, bilemem
ya ben sana ne diyeyim: kederi güzelleyen
ya ben sana daha ne: mümkünleri deneyen
ben sana “muhteşem kangren” demek isterim
mümkünleri, kederi güzelleyerek deneyen
sakındığın dal budak meşrebin, sakınma
– karşıtına muhtaç her şey… Herekleitos’a sevgiler–
akrep gibi kuyruğunda zehrini taşıyarak
köpekleşerek , kuyruk yakalama döngüsünün ortasında
korkuya tanıklık et korkuluğa benzemeden
“karşıtına muhtaç her şey” biliyorsun
hiçliğin bileğini bük
ve hiçliğe sıktığın dişlerinle
senin de bir adın var, adın kaderin değil
farkındayım, sensin bu ısrarcı kaşif
biraz kendini bırak gökyüzündeki uçurtmaya, taze elmaya
koyuluğu yırt. vadide aşk upuzun, seyret
feda ettiğin uykuların var, bu diğerkâmlık
kalbine ve taşa çarpıp dönen çınlama, sesimdir
duy ve anla, kal ya da git, gör ya da şaşı ol
bu, yaşamak tuhaflığının omuzlarına bıraktığı fırtınadır
rüzgâr mı ektik sevgilim?