RÜYALAR TAYİN OLMASIN / MEHMET EMİN SÜNER
Kayıp zamanın izinde bir imge. İmge üç yol buldu kendine, dördüncü kendiliğinden oldu. İmge karman çorman bir galaksi rehberinde buldu kendini. Başka bir evren tasavvur ederek, yeni imgeler türetmeye girişti.
Galakside oluşan imgelerin yollarından birincisi sarmal, ikincisi doğrusal, üçüncüsü nizami, sonuncusuysa kör düzendi. Bu yollarda türeyen imgelerden birincisi, birden kurbağa olup çıkıyor, ağaçları yiyordu. İkincisi yılan oluyor, dağları yarıyordu. Üçüncüsü dağda bir keçi olup, gözleriyle Ulysses’i tarıyordu. Sonuncusu mu? İşte o ortalıkta gözükmüyordu.
İşte bu imgeler bir taraflarda, birden, bir şekilde bir araya gelip pilav olmak istiyorlar. Oldukları pilav lapa lapa olup çıkınca, imgelerden üçüncüsü, haki bir pantolon giyip, mananın nemini almak için, göğün on dördüncü kapısından bir havlu istemeye çıkıyor. Ancak kapı, imgeyi bir köprüye çıkarıyor. Köprüyse başka imgelere doğru yollar göstermeye başlıyor. Yolların bazısında çalışmalar sürüyor. Bir ak oluyor o yollardaki kapılar, bir karaya dönüyor, değişip duruyorlar. Üçüncü imge ilişmek istemiyor onlara. Emin adımlarla birlikte oradan ayrılırken, kendisine havlu aratan imge problemini hatırlatıyor ve bir kaç kez tekrar ediyor.
Derken bir laboratuvar çıkıyor karşısına. Anlam öbeklerinde, kalıp şekillenmesi üzerine denemelerin uygulama yöntemlerini görünce, burayı istemediklerini anlayarak geri dönmeye karar veriyor. Ancak bir imge onu durduruyor ve ne istediğini soruyor. Üçüncü imge, havlu cevabını veriyor ve hikâyelerini anlatıyor. Bu durum laboratuvardaki imgenin dikkatini çekiyor ve ondan pilavı getirmesini istiyor. Ancak üçüncü imge bunu kesinlikle kabul etmediğini söylüyor ve kendini laboratuvardan zor sıyırıyor.
Umutsuzca yeryüzüne geri dönerken aklına insan geliyor. “Bir insanın aklında pilav olmak akıllıca olabilir” diyor kendine. “Orada bir yol bulunur.”
Üçüncü imge pilava geri dönünce, imgelerle konuşuyor. Sonunda nem alınması için bir sanatçının zihnine girmeye karar veriyorlar. Kurbağa, yılan, keçi ve belirsiz dörtlüsünün sanatçı zihnine girmeleriyle birlikte, zihinde güneş doğuyor da pilavda lapa falan kalmıyor. Bu pilav diğer pilavlarla etkileşiyor, başka zihinlere giriyor ve pilavların tadı tuzu değişiyor. Farklı sanat, kültür, dil ve topluma etkisiyle pilav özünde yine pilav olsa da, bin bir çeşide dönüşüyor, sofraları zenginleştiriyor.
Hikayenin belirsiz bir zamanında bakışıyor bu dört imge. Birincisi “Doğrusu insanların bayramında da var olabileceğimi hiç düşünmemiştim.” diyor. “Bende rutin bir iş gününde…” diye ekliyor dördüncüsü.
Ve bu bitmez hikayenin bir yerinde, imgeler üçüncüyü havaya fırlatarak kutlama yaparken, ikincisi dikkatle etrafı kolaçan etmeyi eksik etmiyordu. Bu oluş biçimiyse yeni imgelem biçimlerini zorunlu kılıyordu