UNUS MORTEM / ÖZLEM GECE ERASLAN
Mariane bir günceye hapsolmuş hissettiği günlerden birine gözlerini açıyor. Tavanın beyazlığı üstüne dikilircesine gözlerini yakıyor . Gözlerini ovuştururken geceden kalma iniltilerin kapladığı duvarlar kulaklarına yansıyor. Duymazdan gelmezce kollarını yatağın başlığına doğru geriyor. Başı gövdesinden uzaklaşıyor. Geceden içinde kalan son duygu kırıntılarını toplayıp kafasında çevirirken kendini güne hazırlıyor.
Kahvesine su, suyuna gökyüzü ekliyor. Daha ilk yudumda sıcağını hissettiği şey kalbi olmasa gerek. Yüzündeki çizgilerin kaldırımda bölünmemesi gerek. Her sabah kahvesini hazırlarken penceresinden sokağı izlediği evinin ona huzur vermesi gerek. Bisikletin lastiklerinin asfaltla buluştuğu sırada duyduğu devinimin vızıltısına teslim olması gerek. Çocuk seslerinin sokağı dolduran boşluğunda kaybolması, gözlerini kapadığında doluşan anıları hissetmesi gerek. Bütün gereklilikler içinde yazı masasına yönelmesi planlarına sadık kalması gerek.
Buraya kadar kalmayı becerdiyse devam etmeyi de güçlü bir sesin ormanda dolaşmasına benzer bir borçlulukla hissedebilmesi, kalbinin yüküne yaslanması da kolay olmalı. Yazı masasıyla bakışıyor. Kahvesi soğumadan kafasında kurduğu yönergeyi kağıda geçirmek istiyor.
İşte kağıt orada, kalem kutusu sabırsızlanıyor. Mariane yaklaştıkça içlerinde bir kıpırtı. Sessizliğin hakimiyeti bir el hareketiyle bozulacak. Elini uzatıyor işte. Kağıdın titreşimlerinin bir çığlığa dönüştüğünü hissediyor Mariane. Tabula Rasa. Çocukluk alışkanlığıyla kalemlerinden beklentisi yüksek. Nasıl olsa kendi seçmedi mi? İnce uç, koyu bir ten izi bırakmalı kağıtta. Hatta mümkünse ışıltısı kağıdın her yanına yayılmalı. Burnunu yokluyor hala yerinde.
Kalemin mürekkebi eline bulaşıyor. Akıcı. Her şey gibi uçup gitmesini beklemeden bir başkasına davranıyor. Kalem kutusu vıcık vıcık. Uzun bir aradan sonra kendinde yapabilme gücünü hissediyor. İşin tamamı yarısını kabullenmekten geçiyor, biliyor. Harfler kafasında dağınık… Bir kelimeye rastlantıyla dönüşecekler belki. Kalemin kağıt üstünde yürürken mürekkebi rastgele dağıtması tüm kusurluluğunun içinde en kusursuz eylemi. Başlıyor işte;
Yönerge:
Dış kapıya doğru yürü. Ayakkabı dolabındaki çantanı aç. Fermuarlı mıydı? Anahtarları alıp almadığını kontrol et. Özellikle kafasını mavi ojeyle boyadığın anahtar yerinde olmalı. Kapı ağzındaki kaba kedinin mamasını koy. Suyunu da hazırla. Orada yemeyi sevmiyor gerçi. En kolay ulaşacağı yere mi koysan? Kesinlikle turuncu bez ayakkabılarını giy. İplerini bağlamakta zorlandığın hani. Yeşil parkanı üstüne çek. Bir sürü yerinde cebi olan. Aradığında asla bulamayacağın şeyleri sakladığın, yılda ancak bir kez giymeye cesaret edebildiğin parka. Saçlarını toplama. Dolabın aynasında son kez kendine bak. Kapıyı kapat , 3 kere kilitle. Merkez bankası.
En yakın market 150 metre ötede. Ama orda aradıklarını bulamayacaksın. Öncesinde marketi kolaçan ettin. Bulabileceklerin için 2 km. Yürümen gerekecek. Bir saat uzaklığa eriştiğinde market listenin cebinde olup olmadığını kontrol et. –Ütüyü fişten çektin mi? Akşamki yemeği dolaba koydun mu, ekşimesin? Evi temizledin mi, düzenli miydi koltukların kırlentleri, hatırla?-
Markete ulaşmana 15 dakika kaldı. Kafanı sağa çevir. Parkta cıvıldaşan çocukları göreceksin. Okul yeni dağılmış. Eve gitmeden önce anneler çocuklarına park hediye ediyor. Turuncu saçlı bakıcı kız eline son moda bir kitabı almış olmalı. Okuyor mu bilemiyorsun. Arada başını kaldırıp çocuğa bakıyor, el sallıyor, gülümsüyor, kolundaki saati gösteriyor çocuğa. Saat takmayı neden sevmediğini kendine açıkla. Zaman akıyor mu, geçiyor mu?
Market parkına ulaşmış olmalısın dalgınlığına kaçmadıysan. Bir market arabasını kucakla. Döner kapıya dokunma. Alarmı kulakları çınlatıyor. Dönme dolaba biner gibi yavaşça sokul, küçük adımlarla kapının saat yönünde dönüşüne uydur gövdeni. İşte buradasın büyük, kocaman, her şeyin satıldığı her şeyi alabilmeyi dilediğin marketin kasalarının hız kesmeden kendini kabullendirdiği alanda. Sola doğru yürü. Hayır sakın o al yap boz gibi şeylerin satıldığı alana uğrama. Vaktini kavrayamazsın.
Market listeni cebinden çıkar. Şarküteri reyonu girişten sola dönüp ilk gördüğün aradan sağa sapınca oyuncakların tezgahlara serpiştirildiği standın sonunda. Önünde dur. Alacağın bütün ürünlerin içeriklerini, bulunduğu miktarları iyice incele. Evet tam önünde duruyor. Dondurma. Hemen içeriğine bak. Evet işte o %60 keçi sütlü olan. Peynir reyonu girdiğin yönden ilerleyip binanın ilk kolonunun sağından dönünce karşında. İşte buldun. %100 keçi sütünden peynir. Sakınma kendini, keçi sütünden yapılabilen ne varsa doldur arabaya. Hazırsın artık.
Tüm yönergeni geriye sararak kasaya yöneldin. Olabildiğince kredi kartı kullanıp iz bırakmalısın. Bir saatlik yolun hızla geçtiğini fark edeceksin. Yürüdün. Zamanı askıya aldın. Yine de vazgeçmedin. Yüzde yüz emin olduğun evinin kalabalığından soyutlanarak dönebilirsin yuvana. Kutlayabilirsin kendini.
Anahtarlarını fermuarı bozulmuş çantandan çıkardın. Anahtar deliğine dayadın. Bir. İki. Üç. Mırrrr. Esneme sesi. Tırnakların koltuk kaplamalarında çıkardığı o metalik sesle irkildin. Marketten aldığın her şeyi tezgaha dizdin. Tabaklara sakince hazırladın. Koltuğuna kuruldun. Yemeye başlamadan önce düşündün. Film şeritleri seni hangi tarihin hangi anına yolladıysa orada dudağına bir gülümse yayılmalı. Huzurlusun. Peynirden bir parça aldın. Üstüne biraz dondurma. Acılı olacak biliyorsun. Peynirin boğazından her kayışında seni nasıl boğduğunu, gırtlağını eze eze ilerlediğini, tenine doğru başlayan kasılmaları önceki tecrübelerinden bileceksin. Beyaz etinde pembeden kırmızıya dönen kabarcıklar hızla kuşanacak kimliğini.
Bütün gün anlatmaktan yorulduğun basit, güvensiz ağzından çıkan yargılarla hiç hatırlanmayacak anılar bırakıyorsun ya insanların üstüne, işte tam öyle bırak kendini duygularının dalgasına. Yer kaplamıyorsa bulmuşsundur , tikel yalnızlığına sarıl. Düşüncelerin kuyusunu kazdıkça yaşamının ölçülerinin mihenk taşı olmadığını anlarsın işte. Bir gün daha yanlış hesap yapmışsın ya, özenle ıkın! Çünkü sen, bir şeyi yapabileceğini kavradığında ondan uzaklaşan insanların soyundansın.