GÖĞSÜMDE AĞIR RÜYA / ZEYNEP CURABAZ
“Sevgilim seni bilmemenin kederli gölgesi altındayım”
Toprağın ikiye böldüğü yerin dibinde, soluğunu kesen gecenin nöbetini tutuyorum hala. Binlerce insanın kanını donduran kış çoktan bitti buralarda. Bunca acıya seyirci kalmış insan yüzlerinden başka hiçbir şey soğutmadı beni, yaşamak hiç bu denli korkutmadı sevgilim. Anlamı sarsılmış hayatımın boşluğuna bir çadır kurdular. İçinde naylon anılar birikiyor, rüyalar sızıyor kazıklarından. Birlikte güzü beklediğimiz bu kentin yaz gecelerinde şimdi, acısı içime dökülüyor bütün ihtimallerin. Eski bir Eylül’e gidiyor bir yanım, sahipsiz binalar dökülüyor önüne, bulamıyor seviştiğimiz kuytuları, sanki yer kabuğu üzerinden kaldırıp atmış sevgilim. Bedensiz isimler dolaşıyor perdeleri kapanmış penceresiz evlerde, ezan, çan, hazanlar susmuş sokaklarda. Soluğu kesilmiş öteki yanım bir taşa oturup mumlar yakıyor sessizce, üstünde başka elbiseleri, ayağında başka çoraplarla, bunca ölümün üstüne basa basa gidemiyor bu şehirden.
“Sevgilim günün belli saatlerinde seni unutmayı deniyorum”
Sesin yankılanıyor enkazların arasında, usulca öpüyor. Ilık bir tebessüm olup kalıyorsun yüzümde. Zamanı düşlere kuruyoruz orda, kışta. Sanki saat hiç dördü on yedi geçmemiş, hiç birşey sarsılmamış, yerle bir olmamış, nasıl da duruyorsun göğsümde. Öyle bir rüyaya yazıyorum ki adını, kimsenin bulmaya gücünün yetmediği iki toz zerreciğinden anılar kuruyoruz bu kentin üstüne, yeniden.