KARŞI DUVAR / M. GÖKHAN ÜVEZ
“Karanlıktaki yalnızlara…”
(İLK SÖZ)
Miden bulanıyor, kusacak gibi oluyorsun, kusamıyorsun. Midende değil, zihninde çünkü yediğin, içtiğin düşünceler. “Kaldıramıyorsun oğlum” diyorsun, “Yapma!” diyorsun yine de dinletemiyorsun kendine. İçine içine doldurduğun düşüncelerle kafa yapıyorsun.
Zifir bir geceye başlamışsın yine, terk edemediğin iki sevgilin masanda konsomasyon yapıyor. Kafein ve Nikotin… Önce ziftcafe’nden bir dudak alıyorsun. Ateş gibi yakıyor boğazından geçerken. Ardından bir nefes sigara… Şifa niyetine taksitli intihar seninki ama sana bir şey olmaz değil mi?
Nihayet, önünde duran sayfalarca notu okumaya dalıyorsun, gözlerin kan çanağı. Sabahın dördü, boş yatağa bakıp hönkürüyorsun içinden: “Ulan yalnızlık!”
İçinden, gidenlere birer küfür sallamak geliyor ama önceki sabah aynadaki yansımana giydirdiğin anlar geliyor aklına. Aynayı temizleyecekmiş gibi tükürmüştün kendi suratına. İnanmıyorsan, koş aynaya bak istersen, tükürük tam da yerinde duruyor. Bir ahmağın iki gözünün arasında…
Çalışma masanın kenarından sigaranın dumanı sızarken, ritmik bir Arap müziği çalınır gibi oluyor kulaklarına. “Aksi takdirde bu kadar cezpedici dans edemez hiç bir dansöz” deyip, parmaklarının arasından dudaklarına yaslıyorsun zehirli fahişe sevgilini. Bir nefes daha kızıyorsun çaresizliğine. Ardından sıra kahveye geliyor, masandaki lâmbanın ışığında, yitip giden bir ömrü görüp, efkârla abanıyorsun alkol niyetli uyarıcına.
Gözlerin hala kan çanağı, bir sayfa notu anca bitirdin ama yine de bir bok anlamadın değil mi? E tabi aklın bedeninin güneyinde tatilde.
Velâkin öfkelisin. Bir kurt gibi, içindeki kuzuların sessizliğine güvenip, çöküyorsun kendine her gece. İki kelâm lâfzı okumaktan aciz… Yitirip durduğun benlik kavganın, daha ne kadar böyle koşup gideceğini düşünüyorsun.
Kaldırıp başını karşındaki duvara bakıyorsun sonra. Kendinden kaçırıyorsun bakışlarını ama karşı duvar görünmüyor. Odan karanlık, zihnin gibi… Olduğun yerde doğrulup, elini başına götürüyorsun. İnsanın sancısı neredeyse elleri oraya gidermiş. Saçlarını avuçluyorsun, güya bilinçaltını tutacaksın. Peh! Asıl tuttuğun şeyin farkında bile değilsin oysa. Tamtakır bilinçaltınsa sana bakıp iğrenç iğrenç sırıtıyor. Elm sokağındaki Freddy gibi… Uyuma sakın… Uyursan Freddy seni yakalar…
Başını sağa sola sallıyorsun kendine gelebilmek için, bir iki kere gözlerini kırpıştırıyorsun ama göz kapaklarını bantla yapıştırsan nafile. Kopup, yine de düşecekler gözlerinin üzerine.
İçinde kopan fırtınalardan bîhaber sersem gibi notlara dönüyorsun, körler gibi elini sayfaların üzerinde gezdiriyorsun. Olmuyor… Ateş almıyor… Çalışmıyor bu saatte motor.
Günlerden neydi terk ettiği sonuncunun? Mal gibi bakakalmıştın gidişine. Tam da saatleri geldi işte. Geçmişi düşünüp, iyice boka batmanın…
“Yalnızım lan!” diye sabahın dördünde karşındaki görmediğin duvara doğru bağırıyorsun. Duvardaki eski bir Kızılderili posteriyim sadece ve sen beni görmüyorsun. Acı acı gülüyorum durumuna. Bunu hissediyorsun, ensendeki tüyler diken diken oluyor. Görmediği bakışlardan tırsan ilk insan olarak tarihe geçiyorsun. Kalkıp ışığı yakmak istiyorsun ama her zamanki gibi o üç adımı atmaktansa uyuyup kalmak daha iyi diye düşünüyorsun.
Karanlığın ortasında notların üzerine başını koyuyorsun sonra. Ansızın, sonuncunun ılık nefesini hissediyorsun teninde, tıpkı yanındaymış gibi. Gevşediğin anda, seni terk ettiği geliyor aklına, yine kızıyorsun. Aptalca öfken, tsunami misali bendini çiğneyip taşıyor yine bedeninden. Göz bebeklerin küçüldükçe, içindeki aptal büyüyor, kendine zarar vermeden fark ediyorsun bu aptalı, sonrasında oturup çaresizliğine ağlıyorsun. En derinlerinde sakladığın, paketinden hiç çıkarmadığın bir küfrü sallıyorsun, içinden ama yüzüne karşı. En azından kendi arkandan konuşmuyorsun, bu da bir şey değil mi? Küfür ejekülasyonu müthiş lâkin uykun daha ağır. Yum gözlerini şimdi. Yenilgilerinin farkına var. İnsan olduğunu anla ve acının da tadını çıkar, günler uzun ömür kısa ya da beni bekle az kaldı ortaya çıkmama.
Ve son:
Bu hikâye burada bitiyor ama hala anlamsız gözlerinle beni görmeye çalışıyorsun. Bir bok öğrenememişsin bu hayattan. Zira insan, kendi karanlığında hiçbir şey göremez, karanlığın kendinden başka.
M. Gökhan ÜVEZ