KOLEKTİF-SÖYLEŞİ
SÜHEYLA TAŞÇIER , “KADIN BEDENİNİN DİLİMLERE AYRILDIĞI İSYANI KUŞANDIĞIM DİZELERİM”
Bu sayımıza, Cemal Süreya’nın “On beş yıl sonrasının şiirini yazıyor. Türkiye’de erotizmi şiirleştiren ilk kadın şair” diye tanımladığı sevgili Süheyla Taşçıer’i konuk ettik. “Yedi yaşımdayken şiir üstüme yapıştı” diyen Taşçıer’in kendini anlatırken kurduğu cümleleri, kullandığı şiirsi dili büyük bir hayranlıkla izledik. Keyif alma sırası sizde, buyurun…
Özlem Gece Eraslan: Okuyucularımız için Süheyla Taşçıer kimdir biraz anlatabilir misiniz?
Süheyla Taşçıer: Soğuk Kasım, Ankara ayazı. Sabah patlamış anamın sancılarıyla saat 08.00 ebemin eline kara saç, kara kaş, koca gözlerimle düşmüşüm. Ebem de doğuma sol koltuğunun altında Cumhuriyet Gazetesi, sağ koltuğunun altında Akbaba Dergisi ile gelmiş. Evin sekiz numarası Süheyla. Annem evcilik oynarken kurmuş hayalini adımın “ kızım olursa adı Süheyla olmalı “ Üçüncü kıza düşmüş anamın paşa kızı Süheyla’dan söktüğü ad.
Kendimi, büyük iddiai harf olarak tanımlıyorum. Yedi yaşında yere düşen her şeyi harf olarak algıladım. Sokakta çöp toplar gibi harf toplamak. Eve götürüp yeniden yeniden harfler ürettim. Çamurdan harfler yaptım. Sobanın üzerinde kuruttum. Çatlayan , kırılan harflerin bugün de canı yanıyor. Kalemi bırakmadım, kaleyi terk etmedim. İlkokul öğretmenim Müzeyyen Cankurtaran’dan parmak hesabı yaparken ağır tokat yedim. Matematik çarpım tablosundan öteye geçemedi. Geometri şiir ile geldi. Herkes defterine kenar süsü yaparken ben şiir dizeledim. Ortaokul Türkçe hocam Turgut Atilla yazdığım bir kompozisyon ile “ Taşçıer sen hep yaz ve alt üst et kuralları. Film izler gibiyim her yazdığını okuduğumda. “ demişti. Kompozisyona girişim sonuç ile gelmişti. Senaryo aşkım da o gün geri dönüşlerle başlamıştı. Maskeli baloda çıplak dolaşan şair… Kaleyi terk etmeden elde kalem devam…
Özlem Gece Eraslan: Şiir hayatınıza nasıl girdi?
Süheyla Taşçıer:Genetik kodlarımda şiir var. Babaannem ozan. Anonim türkülerin abartısız çoğunluğu derim. Soyumdan gelen bağlama ile turnanın kanadında aşk olmak. Halam yine ozan… Açılmamış şiirleri hakka yolculuklarda yas evini türküyle yıkar. Babamın yeğeni bağlama da ustaların ustası Ali Atıcı. Devri daim olsun. Ankara, Altındağ Plevne mahallesi; doğduğum ve sırma telle gelin çıktığım taş bina, ozanları ağırlardı. Aşık Daimi, Davut Sulari, Aşık Veysel, Şah Turna, Ali Ekber Çiçek. Niceleri. Cem ve dem… Şiir akardı. Çocuk Süheyla gözkapaklarını kaldırır uykuyu uçururdu. Arka bahçede çeşme suyu ile uyku açardı. Kışınsa kar ile. Şiir işlerdim beynimin kıvrımlarına. Bugün imge odalarım dediğim kıvrımlar.
Özlem Gece Eraslan: İnternette araştırdığımızda erotizmi şiirlerle buluşturan şair minvalinde başlıklarla karşılaşıyoruz. Peki, siz erotik buluyor musunuz şiirlerinizi? Yoksa aslında hepimizin bilinçdışı mı?
Süheyla Taşçıer:Hiç kimse elimde kırbaç, file çorap ve jartiyer ve kırmızı çizmelerle görmedi beni. Ben görmedim ki. “ Erotizmi şiirleştiriyor “ demişti ustam Cemal Süreya. Bıçak sırtında dize ile yürümek. Sevişmek soylu eylem / aşk ihaneti kabul etmiyor. Baskı altında kalmayan harflerin toplamından doğan aşk… Sahi biz sevişmenin ürünü değil miyiz? Baskı altında kalan saatler ve harfleri hep diri tutmak.
Özlem Gece Eraslan: Gazetecisiniz, hayata çok erken yaşta atılmışsınız. Büyük ustalardan öğrenmişsiniz gazeteciliği de. Günümüze gelirsek, gazeteciliği nasıl yorumlarsınız?
Süheyla Taşçıer:Erol Simavi dönemi Hürriyet gazetesinde çocuk yaşta başlayan yolculuk. Etik ve Erdem ile flört etmek. Enseye tokat tabiri ile yürümedim. Soruya soru ile yanıt; Sahi gazetecilik yapılıyor mu?
Demet Eşmekaya Selçuk: Uzun yıllar Ankara’da gazetecilik yaptınız. Dönemin iktidarlarının hoşlanmadığı pek çok habere imza attınız. Yaptığınız haberlerle ilgili aldığınız cezalar oldu. Gazeteci kimliğinizden şairliğe geçişinizi merak ediyoruz. Gazeteciliğinizin edebi yönünüze etkisi oldu mu?
Süheyla Taşçıer:Şiir yedi yaşında yapıştı tenime. Şiirim belki gazeteciliği besledi. Elbette bazı haberler şiir diliyle geldi. Yaşanmamış hiçbir olay şiirime düşmedi. Kadın cinayetleri, töre, ensest. Önceliğim hep kadınlar ve çocuklar oldu. Nedense sahiplenmek duygusu vardı. Kocaman kucağım olsa hepsini kucaklasam, korusam ve saklasam. İnsan olma halinden geliyor sanıyorum. Gazeteciliğe adımım da çocuk yaşta adı kocaman olan dergilere gönderdiğim yazı ve şiir ile başladı. “ Bu koca gözlü kız yetenekli, yetiştirelim.” Acelem vardı harflerle erken kucaklaştım. Yazmasaydım deli olurdum. Vücudumun adasına diktim harfleri.
Özlem Gece Eraslan: On iki saatlik sevgili, yağmur altında sevişsek, tenimin altındaki tanrıçalar… 3 şiir kitabınız var. Ustam dediğiniz Cemal Süreya’nın şiirlerinizle ilgili çarpıcı söylemleri var. Şiirde de böyle büyük bir ustayla çalışmışsınız. Cemal Süreya’yla çalışmak nasıldı, bahseder misiniz biraz?
Süheyla Taşçıer:Cemal Süreya ile 17 yaşında tanıştım. Özel dosya sunmadım. İlk okuduğum şiirim son kitabım Tenimin Altındaki Tanrıçalar’dan BABAMA şiirim. Elbette kadın bedeninin dilimlere ayrıldığı isyanı kuşandığım dizelerim. Tek dize şiirlerim. Usta “BABA “ şiirimi ilk kitabımda ayırmıştı. Hatta Fazıl Hüsnü Dağlarca “ Cemal kızın yakasından düş. Aşk ve erotizme sıkıştırma… Bu ozan ağıt yakmış “ demişti ve “Esmere Çaldı Yüreğim” şiirini de çok beğenmişti. Harflerim kapı aralığına sıkışıp kalmıyordu. Aşk geldiği gibi… Erotizm diyorlar geldiği gibi. Erdal Eren’e yazdığım şiirlerim harflerin yaşam içinden ayaklanıp Eren’in ıslığı ile işleniyordu. Hayal kurmuyorum. Yaşamın yürek çarpıntısı dizelerim. Küçük çocuğun Üç fidana şiirimi annem ateşledi .“ Üç fidan gelse de sandık odasında saklasam .“ Usta, “ Şiirin sesi, müziği ve matematiği ile geliyor. Dil bilgisi kurallarını alt üst edelim. Atalım nokta ve virgülü, ünlemi “demişti. Gözyaşlarımız buluşmuştu BABAMA şiirimde. Devr-i daim olsun.
Özlem Gece Eraslan: Son dönemde bence ses getiren bir etkinlikle Türkiye turnesindesiniz. Adana’daki etkinliğinize katıldım ve oldukça beğendim. Etkinlikle ilgili katılmak isteyenler için neler söylersiniz? Nereden çıktı, nasıl gelişti?
Süheyla Taşçıer: Özgün . Kes yapıştır yok. Yapımcı Süheyla, Proje Koordinatörü Süheyla, eser ve yorumlayan Süheyla. Kartel üzerinden yürümeden… Çaldığım kapıya projemi sundum. Uzattığım el tutuldu. Başarı kolay gelmiyor. GÖLGELER SİLEMEZ AYAK İZLERİ adını verdiğim TARİHE İZ BIRAKAN KADINLARIMIZ.Şiirim ve senaryo repliklerimle anlatıyorum. Kara Fatma oluyorum, Fatma Bacı oluyorum ve Zübeyde hanımın ıkınmaları vatan. İçime sinen bir proje… Şiir var ve Bacıyan-ı Rum kadınları. Fatma Bacı çocukluğumun heyecanı İdolüm. Önce belgeselini yaptım, Sonra 120 dakika sinema senaryosu. Her şey yolunda giderse beyaz perdeye taşınacak tarihin tozlu raflarından. Benim 8 Mart Emekçi Kadınlar günüm, bundan 850 yıl önce Kayseri de kurulmuş olan Bacıyan-ı Rum teşkilatı ile başlıyor.Üreten kadınlar, iş, aş olan kadınlar ve toprakları adına savaşan kadınlar, tecavüze uğrayan, katledilen kadınlar. Türkmen kızı olarak bayrağı taşımak soyuma verdiğim söz. Ey borçlular ayağa kalkın alacaklıyız.
Özlem Gece Eraslan: Şiir sizin için ne ifade ediyor? Günümüz şairlerini ve şiirini değerlendirmenizi istesek?
Süheyla Taşçıer:Şiir yaşam biçimim. Her şair kendi dizesinden sorumlu… Bırakalım Edebiyat tarihine, değerlendirsin, haddimi aşmam.
Özlem Gece Eraslan: Peki, Süheyla Taşçıer hangi yazarları severek okur, başucu kitapları var mıdır? Hangileridir?
Süheyla Taşçıer:Temiz alfabem ve Yunus Türkçesi, Hacı Bektaş-ı Veli ile GÖKYÜZÜ KANATLANDI . Pir Ahi Evran, Pir Sultan Abdal, BİR İSYAN BİN DİZE. Ulu ozanlarımla, kalabalık kaşlı, kalabalık saçlı, kalabalık bıyıklı dedelerim tanıştırdı. Her çehre kitaptı. Okumak kolay oldu. Bir yüz, bin anlam. 68 kuşağı abimin küçük odası kocamandı, kitaplar ve devrim bakışlı ağabeyler. Küçük oda da, küçük bedenimde büyürdü harfler. Nazım Hikmet akardı. Önce devrim adından korktum. Sakladım sır gibi üniformalılardan. Sonra çığlık oldu şiirlerimde ve annelerin saçlarını yedim oğullar ipe giderken, saçlarını yolmasınlar diye. Sözlük ile başlayan ilk okumalar. Kafka, Lorca, Neruda , Brecht aşığım.Beni şekillendiren ortaokul Türkçe hocam ve 68 kuşağı. Yeteneğim yedeğimde bulunan bir çift göz. O göz ile yürüyorum.
Özlem Gece Eraslan: Tabi bir de belgesel anlatıcılığı yönünüz var. Dokunmadan geçmek olmaz. “Bacıyan-Rum (Anadolu Kadınları) projesi nasıl ortaya çıktı?
Süheyla Taşçıer: Yukarıda geçti. Şair akışı bozmadı. Anlatırken tetiklenen konu, gelen bir teklif “ Bacıyan-ı Rum (Aadolu Bacıları ) belgeseli metin yazarı ve senarist olur musunuz? “ Deli gömleğim yedi yaşında biçilmiş. Kabul ettim ve üç yıl süren araştırma ile bacılarımla yolculuk yaptım. Çilelerini çektim. Sonrası Sinamafimi için yol ve yollar araştırmalar. Google üzerinden indirmeden. Ayak izlerini sürdüm. Kazıdım toprağı yüzlerini gördüm. Toprak değil mi ana ve Anadolu.
Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları), yaklaşık 850 yıl önce Anadolu’da kurulan ilk kadın teşkilatıdır. Yaşanmış acılar; ödenen bedeller, kadının sosyal yaşamda ne denli etkin olduğunu gösterir ve üretimleriyle Anadolu’nun yeni bir uygarlığa beşiklik etmesinde etken olur. Güzellik, asalet, akıl, ile birleşen iyi eğitimli oluşları, ata binme, silah kullanma, savaşabilme gibi özeliklerin yanı sıra, yardım severlik ve eşlerine her alanda yardımcı olmaları, her şeyden önce hayat arkadaşlığını yan yana sürdürmeleri, erkeği ile eşit haklara sahip olabilmeleri, Bacıyan-ı Rum kadınlarının en büyük özelliğidir.
Türk insanın sıkıntılılarını hafifletmiş, zorluklarını erkekleriyle birlikte omuzlamışlardır. Türk toplumunun ezilmesini, yok olmasını engellemekle kalmamış, gelişip kökleşmesini sağlamışlardır. 13. yüzyılda bugünkü modern kadının temelini atmıştır Anadolu’da Bacıyan-ı Rum kadınları.
Kurtuluş savaşında ruhları vücuda gelmiş vatan savunmasında cephede yer almışlardır. Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde Kayseri, Konya, Sivas, Nevşehir, Kırşehir, Hacıbektaş’tan yola çıkmış atalarını karşılamışlardır. Yaşanmış acılar; ödenen bedeller, kadının sosyal yaşamda ne denli etkin olduğunu gösterir ve üretimleriyle Anadolu’nun yeni bir uygarlığa beşiklik etmesinde etken olur.
Özlem Gece Eraslan: Turne kapsamında etkinlik programınızı paylaşabilir misiniz?
Süheyla Taşçıer: Gidilecek yol çok. Program üç ay öncesinden belirleniyor. Uzunca liste. Sürpriz olsun illerime.
Demet Eşmekaya Selçuk: Uzun yıllar Ankara’da yaşadınız. Sonrası İstanbul. Edebiyat için, üretmek için İstanbul’da olmak gerek diye düşünenlerden misiniz?
Süheyla Taşçıer: Cemal Süreya “ Şair İstanbul’da yaşar” dedi. 1988 yılında kaçtım. Şiir, hayat dediğim uzun koridorda imge odalarımda. İllere sığmaz. İstanbul… Şairler sanki birbirini sevmiyor. Maskeli baloda çıplak dolaşıyorum. Sahte ve sahteciliğe yüze vermiyorum.
İstanbul, bana anneliği de getirdi. Oğul Cem. Annelik hayalim hiç olmadı. Ellerinden tutmadığım, yüzlerini görmediğim çocuklara annelik yapınca öz duygum ötelenmişti. Organik itki beden heyecanla “ anne olmak istiyorum” deyince. En sevdiğim eylem emzirmek ve her türlü bakımını üstlenmek. Doğum masası şiirim. Senden bana aktı damla / içinde dünya.
Özlem Gece Eraslan: Yeni bir kitap çalışması var mı? Özledik şiirlerinizi…
Süheyla Taşçıer: Bana göre güzel bir haber ve ilk kez sizinle paylaşıyorum. Buradan okuyucularıma, sizlere de haber vermek isterim. Düşecek olan, sancıları bitmiş ve gelecek için sancıları devam eden kitaplarım yakında sizlerle olacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan tescilli son şiir kitabım, 4. Şiir kitabım “Günah gözlerimde sürme” yolda. Anılar yerinde durmamalıydı, hareket etmeliydi. Edepsizliğiyle, gözyaşıyla, her şeyiyle bir bütün anılarım “Buz renkli çığlık”, ilk romanım yolda. Belki uzun bir öykü diyebiliriz belki kısa roman. Gerçek hikaye, dönem 1900 ve Saraylı, İzmit Sarayköy, sonradan üzümü, inciri, kirazı ve güzel kızlarıyla padişah Saraylı yapıyor adını. Zamansız havalandı incir kuşları…