LOADING...

En üste git

Temmuz 7, 2025

KEFERNAHUM /KAYRA ADALI

 

Kefernahum, Fransızcada kaos anlamına gelir, diyor bir söyleşisinde yönetmen Nadine Labaki. Aslında Kefernahum İncil’de birçok bölümde geçen kaotik olduğu için lanetlenmiş bir köy. Matta İncil’inde onikilerin en büyük kim tartışmasının geçtiği, İsa’nın cin çıkarma olaylarının büyük bölümünün gerçekleştiği, günümüzde Filistin sınırları içinde kalan bir yerleşke.

Aslında sadece Ortadoğu’nun değil dünyanın da mülteci sorununu farklı katmanlardan alarak kurmuş filmin senaryosunu Labaki. Filmin başrol oyuncusu Zain zaten filmdeki tüm o şeyleri yaşamış bir çocuk olarak sade, doğal, etkileyici bir oyunculuk sergilemiş.

Film Zain’in bir bıçaklama olayıyla mahkemeye çıkarılması ve ailesinden şikâyetçi olduğunu bildirmesiyle başlıyor. Geriye doğru sardığımızda Zain’in başkaldıran yapısı bir takım zorlu süreçlerle güçlenip, 12 yaşında küçük bir bilgeye dönüşüne tanık oluyoruz iki buçuk saat boyunca.

Ortadoğu insanını ve toplumsal yaşayışını etkileyen zihin süreçlerini anlamak “Modern Dünya”  için oldukça güç. Zain’in okula gitmek için çabalamasının boşunalığı, çok çocuklu fakir bir ailenin geçim sıkıntısını 12 yaşında bir çocuğun omuzlarına yüklemesi ve buna çeşitli sebepler uydurması ki temelde yoksulluk, yoksunluğun diğer adları.

Zain’in çalıştığı marketin sahibinin umursamazca Zain’in 9 yaşındaki kız kardeşine göz koyuşunun hatta kızı almak için regl olmasını beklemesinin sonunda Sara’nın regl olduğunda Zain’in isyanı. 9 yaşında evlendirilen kız çocuğu, çocuk gelin sorununa tam da olması gerektiği noktadan parmak basmış film. İnsanların umarsızca, çocuklara cinsiyetsiz bir şekilde tacizde bulunması, bir takım sapkınlıkların ayyuka çıkarak toplum tarafından normalleştirilmesi kapalı toplumların genel olarak bulanık hafızasına oldukça net göndermelerle kısaca geçiştirilmişse ruh sağlığımız için diye düşünüyorum.

12 yaşındaki bir erkek çocuğunun –ki kapalı toplumlarda erkek zihniyeti baskındır- isyanı, evden kaçarak kendini başka bir hayatın kucağına atıyor. Yolda, otobüste ilerlerken karşılaştığı örümcek adam kostümlü ihtiyarla başladığı sohbet onun hamamböceği imgesiyle peşine takılmasına neden oluyor. Şimdi bir lunaparkın içinde hangi dönme dolaba, hangi balerine binip başımı döndürmeliyim zevkle! Zain’in balerin diye tabir ettiğimiz o dönen salıncakların tepesine çıkıp balerinin üzerine giydirilen esvabı çekerek memelerini ortaya çıkarması kadının özgürleşmesine tersten bir bakış açısıyla giydirilerek birazdan izleyeceklerimizi mülteci ve kadın olmak başlığı altında ele alıyor.

İş aramaya başlayan Zain’in çilesi burada dolacak sandınız değil mi? İsa gibi! Ne demiştik, burası Kefernahum, hiç öyle kolayca huzura kavuşamayacağınız yerlerden biri! Zain’in iş arama serüveninde yolu karşılaştığı Etiyopyalı kaçak mülteci kadınla kesişince işler biraz düzelir gibi olur. Etiyopyalı mülteci kadının belgesiz, aidiyetsiz, hiçlik içindeki oğluna bakmaya başlar Zain, biraz yemek, uyku ve temizlik karşılığında. Şimdi yeni bir kardeşi olmuştur. Ancak kısa bir süre sonra bu zenginlik son bulur, kadın yakalanır, hapse atılır. Zain kadının izini sürmeyi dener bir süre ama yoksulluğun coğrafyası yoksulluğu çektiğiniz yerden başka bir yer değildir ki! Bu kez iki kişi… Siyah ve beyaz olarak… Cinsiyetlerin, renklerin, uzlaşmazlığın, ırkların ötesinde iki kişi… İki küçük yürek… İki yoksul… İki aç… İki evsize dönüşürler.

Siyah ve beyaz…

İki kardeş.

Ve çabucak öğrenir Zain, siyah ve beyazın kardeş olamayacağını. Yoksulluğun, açlığın, anlayışsızlığın hâkim olduğu bir dünyada yaşadığını. Hırsızlık yapar, uyuşturucu satar, yalan söyler kardeşini beslemek için. Çaresizlik denizinde boğulmak üzereyken kardeşini daha iyi koşullarda yaşaması karşılığında Avrupalı bir aileye verebileceğini söyleyen sahte belge düzenleyen adama 500 dolara satar. Ancak Zain’in de hayalidir bu.  İnsan kaçakçısının Avrupa’ya ikisini de götürme bedeli olarak 400 dolar alır, 100 dolar yiyecek masraflarına kesilir saklanacakları süre içinde. Neler yapılabilir Avrupa’da bir ülkede…  Orada okula gidebilir, temizce, pakça bir yaşam çizebilir kendine de kardeşine de. Başka başka ailelerde…

Gitmeden evvel ailesinden kimlik belgesini alması gerekmektedir ancak. Tek şart bu! Yani eve dönüp belgelerini almalı sonra bir kayıkla denize açılmalı işler iyi giderse, kayık batmazsa, ya da gemi yakalanmazsa sınırlarda İsveç’e gidebilir, yeni bir hayata batmayan bir gemide kucak açabilir.

Ailesine döner. Belgelerini bulamaz. Annesine ve babasına yakalanır. Kız kardeşinin kimlik belgeleri olmadığı için gebe halinde hastaneye alınmadığını ve öldüğünü öğrenir. Et bıçağını kapar. Kız kardeşinin kocasını bıçaklar ve sakat bırakır. Tutuklanır. 5 yıla mahkûm edilir. Etiyopyalı annesini de görür orada, rezil bir cezaevinde, zenci kardeşini ardında bırakmanın pişmanlığıyla… Annesi ziyaretine gelir. Yas bitmiştir. Ama anlayamaz Zain annesinin çaresizlik bahanesiyle sığındığı yeniden gebeliğini. Gebedir annesi yine. Nasılsa “Tanrı bir yerden alır diğer yerden verir”

İzlediği bir televizyon canlı yayınında çocuk haklarıyla ilgili yapılan programa bağlanıp ailesinden şikâyetçi olur. Mahkeme şikâyeti kabul eder. Ebeveynler mahkemeye çağrılır. Anne kendi dramını Ortadoğu’da kadın olmak başlığıyla baba ise erkek olmanın iradesiyle savunur. Zain’se yine hamile olan annesinden, ailesinden, diğer yetişkinlerden isteklerde bulunur.

“Yetişkinlerden beni dinlemelerini istiyorum. Çocuk yetiştiremeyen yetişkinlerin çocuk yapmasını istemiyorum. Ne mi hatırlayacağım? Şiddet, aşağılama, dayak, zincirle, kemerle, demirle dövülme. Duyduğum en tatlı sözler, “Defol orospu çocuğu!” , “Toz ol puşt!” Hayat bir bok çukuru. Beş para etmez. Burada cehennemde yaşıyorum.  Çürüyen et gibi yanıyorum. (annesine dönerek) Taşıdığın çocuk benim gibi olacak.”

“Zain anne ve babandan ne istiyorsun?”

“Artık çocuk yapmasınlar istiyorum.”

  • Gülümse Zain… Pasaport fotoğrafı bu ölüm belgesi değil!

 

 

 

Loading

Sosyal Ağlarda Paylaş:
Önceki Yazı

GÜLLL/ÖZLEM GECE

Sonraki Yazı

SARI ZAMANLAR/BARAN ARSLAN

post-bars

Bir Yorum Yapın