LABİRENTLER / BARAN ARSLAN
Labirentler içine giren insanların çıkışını zorlaştırmak için yapılmıştır. Ülkenin en büyük labirenti de bunlardan biriydi. Binlerce insan labirentteki hayatın ve arzunun içine girmek için dışarıda, sisler içindeki karanlıkta sırasını bekliyordu.
Labirentin bulanık bilince benzeyen dönemeçleri, çıkmaz sokakları, gizli kıvrımlarında, hayallerinin tonları arasında kaybolanlar, birbirini itenler, sıkışıklık yaratıyor, dışarıdaki kuyruk uzadıkça uzuyordu.
Labirent içine aldığı insanları öğütmek için acele etmiyordu. Ancak labirentin ortasında yükselen kuleden gelen ışıklara, tatlı fısıldaşmalara, gülüşmelere, eğlenceli seslere, gösterişli yaşamlara, lüks kıyafetlere, birinci sınıf yiyeceklere ulaşmak isteyen insanlar kavgalara neden oluyordu.
Hiçbir zaman bitmeyen büyük kargaşa esnasında, labirentin dar yollarında, binlerce insan ezilerek can veriyordu. Hedefe ulaşmak için kör karanlık noktalarda insanlar birbirlerini taş, sopa, balta, bıçak ve silahla öldürüyordu.
Labirent büyük bir mühendislik mimarlık işiydi. Ölenler, yaralananlar, nefesi kesilenler, hasta düşenler, açılıp kapanan logardan içeri alınıyor, kanalizasyondan dışarı fırlatılıyordu.
İnsanlar labirenti tanıyamadan, onun nasıl çalıştığını anlayamadan, bok çukurlarında boğuluyordu. İnsanların bilemeyeceği bir şey de labirentin sonsuz haz ve mutluluk sağlayan kulesine dışarıdan girişin asla olamayacağıydı.