KİLYAZ / YILMAZ BİNTEPE
Zihinler
Sonra kalpler
Ve barbarca bölündü dünya.
Ne olacağını bilmiyordu. Köşeli valizine korkularının yanına iki hırkasını ve keçe üç çorabını bıraktı. Köyün sınırına vardı. Son bakışına her şeyi sığdırmaya çalışıyordu. Öyle uçsuz bucaksız yaşanmışlıklar vardı ki; ne yapsa ne etse şimdiden özlemini çekmeye başlamıştı. Sarı bıyıklarından sızan duman gözlerini acıtıyordu.
Yakalanıyor insan kaçtıklarından
Saklı tuttuğu ne varsa
Kayıyor avuçlarından
İlk kontrol yerine kadar herkesi tanıyordu. Sonra bir bir yabancılaştılar. İlk o zaman anladı sessizliğin en iyisi olacağını. Arkasına yaslandı. Bitimsiz devam eden yolların içinde köyünün kaç adım edeceğini düşünüyordu.
Harcına katılmıştı yitik ne varsa
Seviyoruz ya nafile
Eşeliyoruz ya nafile
Ne yapsa uymuyordu, ya kısa geliyordu ya da uzun. Şapkası, ayakkabısı, üniforması, adımları, sözleri… O köşeli valizin içine saklanmayı ve kimsenin onu sobelemesini istemiyordu.
Çürümüş evren
Bir balon daha patlatsın diye
Sınırları çizilmiş yurtlar bırakıyordu
Zaman ona küsmüştü o da zamana. Kısa kelimeleri saymazsak konuşmuyordu, zehirlenmişti sanki dilinden. Anlamaya başladığı sadece hareketleriydi. Susuyordu. Kırmızı ağacın altında uzun gecelere yazılmış ağıtları ve kahramanlıkları bülbül gibi şakıyordu.
Hunharca katledilenlerin ardından
Issızlık kaplıyordu şehri
Huzursuzluk yetim bırakıyordu bir kez daha yetimleri
“ Kilyaz ”ın; kısa düz bedeni, yeşil dağınık saçları, pembeden kırmızıya yanakları ve bülbülleri kıskandıran serçeleri vardı. Derdine tanıklık ettiği için “Kilyaz” onu, o da “ Kilyaz ”ı dinliyordu.
Çaresiz ürperişler
Gazetelere sarılı kentlerde
Uslu ölüler bırakıyordu yaşayanların arasına
Borçluydu. Öyle demişlerdi köyden çıkarken. Kendinden öncekiler gibi o da ödemişti borcunu. Çıkarken “ Kilyaz ” ı almıştı. Kimse görmesin diye köşeli bavuluna koydu ve tokanın üçüncü deliğinden çengeli geçirdi. Gören olursa borçlusun derler diye korkuyordu.
Buzdan bir pazar yeriydi ölüm
Ve parası ödenince
İlk ölenler unutuluyordu.
“ Kilyaz ” dı adı bir kere. Hiç cinsiyeti olmadan düşmüştü rahme. “ Kilyaz ” hissetsin diye kirlenmemiş zamanlarda konuştuklarını anlatırdı ona. “ Kilyaz ” doğduğunda onu serçeler kundaklamıştı. Ağladığını duyan da gören de olmamıştı.
Zihinler
Sonra kalpler
Ve barbarca bölündü dünya
“ Kilyaz ”ın herkes gibi bir kimliği yoktu. Adının “ kiraz ” olduğunu öğretmeni söyleyince ağlamıştı. Geldiği o bavula girip bir daha çıkmak istemiyordu. Babası ölmüştü. Mezarının başına oturdu. Başını ellerinin arasına aldı. Bir serçe kondu koluna. Pembeden kızıla yanakları, kısa düz dalları ve yeşil dağınık saçları babasının yanında serpildi göğüne. Bazen ağladı bazen de güldü ama hiç konuşmadı.
2 thoughts on “KİLYAZ / YILMAZ BİNTEPE”
Dağrına sağlık.. keyifle okudum… başarılar diliyorum…
Teşekkür ederim.