KÜL/ EMRE UÇ
Beklesek burda
Gelmezsin biliriz
Yine de beklesek
Söz gelir mi sabaha kadar?
Alıp getirsek sabahı koysak göz ucuna
Koymasına koyarız, beklemesine bekleriz de
Siz gelmeseniz de olur!
Siz gelseniz ne olur
Bir mavi kuş uçumudur şimdi bu kara gece
Göğü doldurur upuzun turunç kanatları
Bir uyarma gibi durur gözlerin akında
Boşalacak ve dinecek:
Yağmur değil,
Yağmur değil
Yağmur değil
Yağgı!
Bir delik açacağım kör uykuna çocuk parmağımla
Kan bürüyecek sözcükleri, ağzımda gül
Tüm delillerini bırakacağım deliliğin ardımda
Ayak izlerimden bul ve böl!
Karanlığı yırtacak adın, bir açsam ağzımı
Bir kırbaç inecek şehrin gövdesine
Bir gürz,
Çelik ve demirden örük yüreğini yalayacak belki.
Yüreğin ama nasıl ve neden bu kadar susuk
Kaç kat çıkılmış görünümsüz körlüğe?
Dilimin altında adın uğultulu bir kuyu
Ey duyargaları ölük açımsız manzara
Kuş uçurulmuş göğün kör avlağı
Uzayan ve kararan gecede
Önce kendine dönüyor her sözcük
sonra ve yine sana.
İçerde çıkan bir yara gibi dilimi yontuyor şimdi adın.
Ey gece;
Ey meme uçlarında zehr. Leş kokusu.
Tenimde taşıdığım karaşın gölge
Uç, uçumla turunç
Ölümü çalışacağız!
Büyüyor, tutamıyorum, düşüyor
Adın ağzımda
Adını ağzımda
Adın ağzımdan.
Adın: Düştü!